Oğlu, karısının ısrarı üzerine babasını evden kovdu… ama parkta tesadüfen karşılaştığı bir olay her şeyi değiştirdi.

Bir Baba, Bir Oğul ve Sessiz Bir Sevgi: Kar Altında Kalan Bir Hikâye

Bazı hikâyeler, gürültüyle değil; sessizlikle başlar.

Halil Yılmaz, emekli bir tarih öğretmeniydi. Ömrünü insanlara “miras”ın yalnızca para ya da mal olmadığını, asıl mirasın sevgiyle dokunulan hayatlar olduğunu anlatmaya adamıştı. Ama yıllar geçtikçe, herkesin mirası unutulur… tıpkı Halil’inki gibi.

 

Eşini kaybettikten sonra tek tesellisi torunu Emir’di. Oğlu Mehmet, muhasebeci olarak uzun saatler çalışır, gelini Rabia ise evi soğuk bir düzenle yönetirdi. Halil, küçük mutfakta sabah kahvesini yaparken mırıldandığı eski şarkılarla, o eve biraz sıcaklık katmaya çalışıyordu.

Fakat bazen, sessizlik bir kılıçtan keskindir.

 

 

Rabia’nın bir gece fısıldadığı şu cümle her şeyi değiştirdi:

 

“İyi bir insan ama… burası huzurevi değil.”

 

Mehmet sustu.

Ve o sessizlik, bir babanın kalbine saplanan en derin yara oldu.

 

Halil, kimseyi zor durumda bırakmadan gitmeyi seçti.

Bir sabah, gri paltosunu giyip evden çıktı; ardında sadece bir fotoğraf, bir fincan ve yıllarca içini dolduran sessiz sevgiyi bıraktı.

 

 

Soğuk sokaklarda yürürken, her köşe bir anıya dönüştü: karısı Elif’le kahkaha attıkları eski pastane, oğlunun ilk defa süt döktüğü masa, torunuyla ördeklere yem attığı göletli park…

Yorgunlukla bir banka oturdu, kar altında düşüncelerine gömüldü.

 

Derken bir ses:

 

“Hocam? Siz misiniz gerçekten?”

 

Yıllar sonra yeniden karşılaştığı eski sevgilisi Meral Demir, hayatın ona ikinci bir şans sunduğunu bilmeden, o anda Halil’in elinden tuttu.

 

Ama hiçbir ikinci şans sonsuza dek sürmez…

Bir ampul, bir kalp, bir baba ve bir oğulun yıllarca dile getirilememiş sevgisi…

Hepsi, bir kış gecesinin sessizliğinde birleşecekti.

 

 

Bu hikâye; kırılan kalplerin onarılabileceğini, “özür” kelimesinin bazen geç ama yüreğe işleyen bir yankı olduğunu anlatıyor.

Ve belki de hepimize şunu fısıldıyor:

 

“Sevgi, sonunda söylenen bir söz değil; vakit varken yapılan bir şeydir.” Devamını okumak için diğer sayfamıza gecebilirisniz..