GELEMEYECEĞİM. ÖNEMLİ TOPLANTI.” Kocam, Ben Yalnızken Bana Bunu Mesajladı

Etrafımda rüzgar uğuldarken, soğuğun kemiklerime işlediğini hissettim ama bu, kalbime yerleşen üşümeyle kıyaslanamazdı. Emily’nin cenaze günü, bir araya gelme, karşılıklı yas ve destek anı olması gerekiyordu. Ama bunun yerine, tek başıma, en sevdiği oyuncak ayısını, Bay Tüylü adını verdiği ayıyı, sanki tutunabileceğim son varlığıymış gibi sımsıkı kavramış duruyordum. Bir çocuğun cenazesi asla doğru olmazdı. Minik beyaz tabut, doğanın ta kendisine meydan okuyor, başlama şansı bile olmayan bir hayatın acı bir hatırlatıcısı gibiydi.

Kocam, Emily’nin babası, göze çarpacak kadar yoktu. Dünyanın öbür ucunda, Dubai’de, bir zamanlar aramızda düşünülemez görünen türden bir yozlaşma ve aldatmacanın tadını çıkarıyordu. O sabahki mesajı kısa ve özdü: “Gelemiyorum. Önemli bir toplantı.” Ne teselli sözleri, ne de eve dönüş vaadi vardı; sadece beni hançer gibi delen sığ bir bahane.

Ben kaybımızın boğucu kederiyle baş başa kalırken, o otel odalarının ve güneşin tadını çıkarıyor, kahkahalarını ve çileklerini hiç tanımadığım bir kadınla paylaşıyordu; artık benim olduğunu sandığım alanı işgal eden bir kadınla. Ama belki de en acımasız ironi, yokluğunun fark edilmeyeceğine, sahteliğinin hiçbir sonuç doğurmadan sürdürülebileceğine inanmasıydı. Devamı sonraki sayfada  ilerleyn…