Bir dizi gün boyunca, küçük bir kız çocuğu kapımın önüne gelerek
Kapımın önüne her gün aynı saatte gelen o küçük kız, artık zihnimde bir takıntıya dönüşmüştü. Her defasında solgun yüzüne düşen saçlarının arasından bana kısa bir an bakıyor, sonra hiçbir şey söylemeden arkasını dönüp koşarak uzaklaşıyordu. Başta sadece bir çocuk oyunu sandım. Belki yakındaki evlerden birinde oturuyor, belki de bir oyun arkadaşını bekliyordu. Ama günler geçtikçe davranışları aynı kaldı ve o sessizlik içime işleyen bir muamma hâline geldi.
Bir akşam, cesaretimi toplayıp onu beklemeye karar verdim. Hava kararmaya başlamış, sokak lambaları birer birer yanmıştı. Tam her zamanki gibi köşeden göründü; elinde küçük, yıpranmış bir oyuncak ayı vardı. Gözleri bu kez bana değil, kapımın önündeki yere odaklanmıştı. Oraya eğildi, sanki bir şey arıyormuş gibi. Kapıyı hafifçe araladım.