Hava griydi gökyüzü bulutların ağırlığıyla

Yaklaştım. “Neler oluyor? Kimsin sen?” diye sordum usulca. Ama çocuk beni duymadı bile; tek istediği arabanın kapısının açılmasıydı. Hıçkırıkları arasında belli belirsiz kelimeler dökülüyordu dudaklarından: “Anne… baba… açın…”

Etrafıma baktım. Yol bomboştu. Ne bir yetişkin ne de başka bir çocuk… O an anladım ki küçük, tamamen yalnızdı. Kapıya sarıldı, alnını cama yasladı ve usulca ağlamaya devam etti. İçimde bir şey koptu. Yanına çömeldim, göz hizasına indim. “Merak etme, ben buradayım,” dedim titreyen sesiyle.

Telefonumu çıkarıp yardım çağırmaya karar verdim. Ama parmaklarım ekrana dokunurken gözlerim çocuğun gözlerine takıldı. Kocaman, kahverengi, kederle dolu gözler… Benden sadece bir şey istiyordu: anlaşılmak ve yalnız bırakılmamak. O yüzden elim titreyerek telefonumu kenara koydum ve önce onun elini tuttum. Avucu buz gibiydi.