ta ki bu olana dek…

Bir hastane koridorunda beliren sessizlik, diğer hastaların gülüşmeleriyle bozuluyordu. Yaşlı kadının, gümüş saçları ve derin kırışıklıklarıyla dolu yüzü, sanki zamanın yükünü taşıyordu. Onun çevresinde dönen alaycı ifadeler, hüzünlü bir komedinin sahne alabileceği kadar rahatsız ediciydi. Her biri, o kadının hayatına dair bir parça bulmaya çalışırken, aslında sadece kendi içsel korkularını öne çıkartıyorlardı. O sırada, doktorun ayak sesleri koridoru doldurdu ve dikkatler bir anda ona yöneldi. Bu ihtiyacı hissettiği an, yaşlı kadının gözlerinde beliren ışıltı, belki de onurlu bir cevap arayışının ilk işaretiydi. Doktor, tüm bu gürültü içinde, sessiz ve cesur bir şekilde yaşlı kadına doğru yaklaştı ve sordu: “Nasılsınız, hanımefendi?” Bu basit soru, düşen maskelerin arkasında yatan insanlığa dair bir kapı açtı.