Çocukluğumda, babamın terlemiş ellerini her gördüğümde içimde bir şeyler hırçınlaşıyordu. Onun o yorucu günlerinin bir sembolü gibiydi elleri; toprakla, ağaçla ve demirle birleşen bir yaşamın izlerini taşıyordu. Ama ben, o zamanlar bu ellerin ne anlama geldiğini tam olarak anlayamıyordum. Onun çalışma azmi ve gayreti, benim gözümde sadece bir yorgunluğun ve eksikliğin simgesiydi. Arkadaşlarımın babalarının ofislerde oturduğu, kravatlı ve temiz elbiselerle dolaştığı hayalleri, benim babamın iş kıyafetleriyle sarmalanmış ellere bakarak içimde bir kıskançlık doğuruyordu. O zamanlar, onun ellerindeki sertliği, biraz da acımasız bir gerçek olarak algılıyordum; ama şimdi, geçmişe dönüp baktığımda, onların ardında yatan hikayenin ne denli derin ve anlamlı olduğunu anlıyorum.

 

Haberin devamını okumak için sonraki sayfaya geçiniz…

Leave comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *.